Çok iyi bir oyunculuktan fazlası
Demet Evgar’ı hem televizyon ekranında hem tiyatroda pek çok farklı karakteri canlandırırken seyrettik. 1 Kadın 1 Erkek’in Zeynep’i, Avlu’nun Deniz’i, Aile Arasında’nın Solmaz’ı, Yahşi Batı’nın Suzan Van Dyke’ı, Alev Alev’in Cemre’si olarak mesela. Ya da kısa süre önce can verdiği Afife gibi… Ancak onu asla izleyemeyeceğimiz bir karakter var. Pasif, sesi kısık bir kadını canlandırırken göremezsiniz Evgar’ı. Bu yalnızca mesleki karar değil; bir duruş ve bir mesajı da içeriyor şüphesiz.
‘Bahar’a Uyanış‘
Evgar’ın yarattığı pek çok kült karakterin anlam dünyası, çok iyi bir oyunculukla açıklanamayacak kadar derin. Aktivist kimliği, kadın hakları mücadelesindeki çoksesliliği ve toplumsal duruşu, girdiği karakterlerin DNA’sına işliyor. Oyunculuğu “hayat amacım” olarak tanımlaması da bu yüzden. Bu girift ilişki oyunculuğunu daha sağlam, gündelik hayatın içinden alıp yarattığı karakterleri daha sıradışı ve sürprizlerle dolu hale getiriyor. Ya da bunu başka bir şekilde soralım: Geçtiğimiz sezondan bu yana ekranlara gelen Bahar karakteri ne kadar iyi kurulmuş olursa olsun, eğer Evgar’ın aktivist kimliği bu karaktere bir katman olarak eklenmemiş olsaydı, Bahar toplumda böylesine güçlü bir karşılık bulabilir ve böyle derin gönül bağları kurabilir miydi? Zor. Zira Bahar’ın bugün dizi sektöründeki “kadın anlatısında” simgesel bir değer taşıdığını söylemek de mümkün.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Türkiye’nin (UN Women) ilk “İyi Niyet Elçisi” olan Evgar’ı, “Ben kadınım, eşitlik benim hakkım. Ben kadınım, öldürülmek istemiyorum” dediği sokak eylemiyle ya da 8 Mart’ta “Eşitliğe Yatırım” kampanyasına start verdiği ve kendisini Show TV ana haber spikeri olarak izlediğimiz sürpriz yayınla gördük. Evgar’ın o dönem bulunduğu çağrı, bugün içinde bulunduğumuz koşullarda da değerini koruyor: “Ben kadınım demek ve eşitliğe yatırım yapmaya başlamak için bugünden daha iyi bir gün olabilir mi?